
Influencer’lar ve Deney Fareleri: Modern Çağın İki Yüzü
13 Şubat 2025
Aşkın Otomasyonu: Bağlanmaktan Kaçarken Robotlaştık mı?
19 Nisan 2025Çocukken bir masal dinlemiştim. İçinde dağların ardında yaşayan, devasa kanatlı, alev kusan bir ejderha vardı. Hiçbir zaman tam olarak tarif edilmemişti. Masalcı sadece “korkunçtu” demişti. Ama ben onu net bir şekilde görüyordum. Gözümün önünde belirmişti; pullarının rengi, kuyruğunun kıvrımı, nefes alırken burnundan çıkan buğusu... Hepsi sadece bana aitti.
Şimdi de aynı ejderhayı bir yapay zekâ aracılığıyla çizdirmeye karar verdim. Yazdım: “Dağların ardında yaşayan, devasa kanatlı, alev kusan bir ejderha.” Ekranda saniyeler içinde bir şey belirdi. Renkliydi. Detaylıydı. Neredeyse gerçek gibiydi. Ama bir şey eksikti.
Çünkü artık görmüyordum, sadece bakıyordum...


Gözümüz Doydu
Bakmak; bir nesnenin, bir yüzeyin üzerine düşen ışığı toplamaktır. Görmekse; o yüzeyin altında yatanı, zihninle, belleğinle, sezginle yeniden kurgulamaktır. Bir çocuğun gözleriyle gördüğü ejderha ile bir yapay zekânın çizdiği ejderha bu yüzden hiçbir zaman aynı olamaz.
Çünkü çocukken gördüğüm o ejderha sadece bir canavar değildi. O benim korkularımdı, merakımdı, yalnızlığımdı, hayal gücümdü. Onu ben yaratmıştım. Ve bu yaratım belki de kolektif bilinçdışının bir yankısıydı: Bin yıllardır anlatılan masalların, efsanelerin, korkuların, düşlerin bir araya gelip benim zihnimde şekil bulması. Bugün o ejderha, çok daha net. Ama artık bana ait değil.
Akışlarımızdaki Kayıp Suretler
Bir sosyal medya akışında bir dakikada onlarca imgeyle karşılaşıyoruz:
Bir tabak yemek, bir kahve fincanı, bir şehir silueti, bir cilt maskesi, bir cümle, bir cilt, bir afiş, bir özet, bir reel, bir hayat.
Hepsi görsel.
Hepsi orada.
Ama hiçbiri tam olarak bizim değil.
Göz bakıyor.
Parmak kaydırıyor.
Ama içimizde bir şey durup bakmayı unutmuş gibi.
Bu halin bir adı var: görsel obezite.
Yani, sürekli “görsel tüketim” halinde olmak ama hiç doymamak.
Çünkü mesele sadece görmek değil; mesele sindirmek.
Bir Fotoğraf Daha, Bir Anlam Daha Az
Her yeni görsel, bir öncekini siliyor.
Bir arkadaşın doğum günü pastası, bir sonraki fotoğrafla anlamını yitiriyor.
Görüntüler o kadar hızlı değişiyor ki, anlamların kök salmasına izin verilmiyor.
Eskiden bir fotoğrafa uzun uzun bakılırdı.
Şimdi beğeni için 1.3 saniye yetiyor.
Görselin ömrü, parmağın ekranda kaldığı sürede sınırlı.
Bu hız, hayal gücünü tüketiyor.
Çünkü hayal, boşluk ister.
Bir sessizlik.
Bir bekleyiş.
Bir eksiklik hissi.
Ama görsel obezite bize hiçbir boşluk bırakmıyor.
Sürekli yeni bir görüntü sunuyor.
Sürekli yeni bir uyaran veriyor.
Tıpkı abur cubur gibi: Tat var, ama besin yok.

Hayal Gücünün Kırıntılarıyla Beslenmek
Bir zamanlar bir masal anlatıldığında, herkesin kafasında farklı imgeler belirirdi. Aynı cümle, farklı çocuklarda farklı canavarlar, farklı kaleler, farklı prensesler yaratırdı. Bugün tek bir prompt giriyoruz; herkes aynı ejderhayı görüyor.
Ve o ejderha… fazla düzgün.
Fazla detaylı.
Fazla bitmiş.
Çünkü hayal gücü eksikle çalışır.
Gölgelerle.
Belirsizlikle.
Ve eksik olan her şey, zihni harekete geçirir.
Ama artık eksiklik sevilmiyor.
Her şeyin tam olması isteniyor.
Yüksek çözünürlüklü, net ve filtre bile tamamlanmışlığın yeni bir parçası...
Ama bir o kadar da ruhsuz.
Görmek Yerine Tüketmek
Bir tabloya bakarken hissettiğin şeyle, bir Instagram gönderisine bakarken hissettiğin şey aynı değil.
Çünkü ilki seninle “konuşur.”
İkincisi senden “beğeni ister.”
Görsel obezite tam olarak bu:
İmgelerin bizimle bağ kurmaktan vazgeçip, bizi sadece bir reaksiyona indirgemesi.
Beğendin mi?
Paylaştın mı?
Tepki verdin mi?
Bu sorular imgenin yerine geçti.
Bir şeyin anlamı, onunla kurduğumuz duygusal bağdan değil, onun aldığı etkileşimden ölçülür oldu.
Ve bu da bizi görsel yorgunluğa sürüklüyor.
Ne kadar çok görsel, o kadar az iz bırakıyor.
Gözler doluyor, ama içimiz boş kalıyor.
Belki de Artık Yavaşlamalıyız
Çünkü mesele daha fazla görsel üretmek değil.
Mesele, görmenin kendisini yeniden hatırlamak.
Bazen tek bir görüntü, zihninde aylarca yankılanabilir.
Çünkü o görüntü seninle bir şey paylaşmıştır.
Bir acıyı, bir özlemi, bir soruyu, bir yarayı.
Görsel obezite bu yankıyı bastırıyor.
Her yeni görüntü, bir öncekini öldürüyor.
________________________________________
Ve Belki de Çözüm: Kendi Ejderhamızı Yeniden Hayal Etmek
Çocukken gözünü kapayıp o ejderhayı nasıl gördüğünü hatırladığında.
Orada biraz daha kal...
Eksik yanlarını.
Yarım kalan renklerini.
Belirsizliğini.
İşte orada, bir şey hâlâ yaşıyor.
Çünkü gerçekten senin olan bir görüntü, dışarıdan gelen binlercesine karşı tek başına yeterlidir…
Murat, portakallar nerede, ne alaka diye düşündünüz belki bu yazıyı okurken.
Onu da siz hayal edin...