
Dekalog 1: Yapay Zekanın İnsan Vicdanı ile Sınavı
6 Aralık 2024
Influencer’lar ve Deney Fareleri: Modern Çağın İki Yüzü
13 Şubat 2025Geçenlerde bir toplantımda müşterimle “tone of voice” kavramı üzerinde fikir alışverişinde bulunduk. Basitçe anlatmak gerekirse;
"Tone of voice" (ses tonu), markaların hedef kitlesiyle olan iletişiminde, kullanılan dilin ve üslubun nasıl bir şekilde sunulacağını belirleyen önemli bir stratejidir. Bir markanın kişiliğini ve değerlerini yansıtan bir araçtır; tıpkı bir insanın ses tonu gibi, markalar da farklı bağlamlarda ve hedef kitlelere göre seslerini ayarlamalıdır. Ses tonu, sadece sözcüklerin seçilmesiyle değil, aynı zamanda duygular, hedeflenen atmosfer ve kitlenin algısı ile de ilgilidir.
Tone of voice, genellikle üç temel unsura dayanır: dil, tutum ve kişilik;
1. Dil: Markanın kullandığı kelimeler, ifadelere yansıyan anlamlar, jargon ve teknik terimler, markanın genel imajını etkiler. Mesela, bir teknoloji şirketi çok teknik bir dil kullanabilirken, daha eğlenceli görünen bir marka için daha samimi ve rahat bir dil kullanabilir.2. Tutum: Ses tonu, markanın müşterilerine yaklaşımını, onlara karşı gösterdiği tavrı da belirler. Bir markanın tutumu, ciddiyetle samimiyet arasında değişebilir. Örneğin, bir sağlık markası ciddi, güven veren bir dil kullanırken, bir gençlik markası daha enerjik ve neşeli bir dil tercih edebilir.
3. Kişilik: Ses tonu, markanın kişiliğini yaratır. Bu, markanın değerlerinin ve felsefesinin bir yansımasıdır. İroni, mizah veya samimiyet gibi unsurlar, markaların kişiliklerini ve farklılıklarını ortaya koyar.
Dönelim konumuza;
Toplantı sonrasında bu “tone” kelimesi birden bende “hakikaten ya!” dememe sebep olup bu kelime oyunu biraz daha derinlemesine düşünmemi sağladı. Çünkü müzik, hayatımın ayrılmaz bir parçası… Biraz anlatmam gerekirse;
Çocuk yaşlarımda bas gitar çalmaya başladım ve bugüne kadar amatör ve profesyonel düzeyde farklı müzik türlerinde çalan gruplarda yer alarak birçok deneyim kazandım. Müzik, bana sadece bir ifade biçimi değil, aynı zamanda iletişimi farklı açılardan anlamamı sağlayan bir araç oldu.
Müziğin çok sesli yapısı ve aranjenin doğru bir şekilde oluşturulması, benim için strateji geliştirme süreçlerine büyük bir ilham kaynağı oldu ve olmaya da devam ediyor. Tıpkı bir şarkıyı doğru notalarla inşa etmek gibi, markaların da hedef kitlesine ulaşacak doğru mesajları oluşturması gerektiğini düşünüyorum. İşte tam da bu nedenle, markaların dijital pazarlama stratejilerini bir müzik prodüksiyonuna benzeterek incelediğim bu yazıda; hem iletişimi hem de müziği aynı çerçevede harmanlayan bir bakış açısı sunmaya çalışacağım.


Marka Stratejileri ve Müzikal Başarı: Doğru Akorları Bulmak
Bir şarkı yaratırken, doğru dinleyiciye ulaşmak esastır. Bu, müzikal başarıya giden yolda en önemli unsurlardan biridir. Ancak dijital pazarlama dünyasında markalar sıklıkla bu temel noktayı göz ardı edebiliyor. Çoğu zaman marka, kitlesinin beklentilerine hitap etmek yerine, genel bir kitleye ulaşmaya çalışıyor. Bu durum, müzikle ilgili bir paralellik taşır: Bir şarkıcının tüm dünyaya hitap etmeye çalışması, şarkılarının her tarza hitap etmeye çalışması gibi. Ancak her şarkının herkese hitap etmeyeceği gibi, her şarkıcı da her türde şarkıyı icra edemez.
Hedef Kitleyi Doğru Seçmek: Dijital Pazarlama ve Müzik Arasındaki Bağlantı
Örneğin, bir markanın geniş kitlelere hitap etmeye çalışırken, hedef kitlesinin çok daha niş ve belirgin özelliklerini göz ardı etmesi sık görülen bir hata. Burada müzikle bir karşılaştırma yapalım: Eğer bir sanatçı popüler olmayı hedefliyorsa, şarkısının genel zevklere hitap etmesi beklenir. Ama o popülerlik gelirken, belki de onun daha niş, özgün bir müzik türünde çok daha fazla potansiyel bir kitlesi olduğunu fark etmezse, başarısını kalıcı hale getiremez. Benzer şekilde, markalar dijitalde genellikle toplu bir kitleye hitap etmeye çalışırken, segmentasyon ve kişiselleştirme stratejilerini atlıyorlar.
Bir örnek üzerinden açıklayalım: X markası, sosyal medya stratejisinde "herkese hitap eden" bir yaklaşım benimsemiş olsun. Ancak Y markası da aynı sosyal medya platformunda yalnızca hedef kitlesinin sıkça konuştuğu konuları ve kullandığı dil üzerinden içerik üretiyor. Y markası, doğru zamanda doğru mesajı verebildiği için, X markasından daha fazla etkileşim alıyor ve sadık bir kitlesi oluşuyor. Bu, müzikle ilgili bir benzetme yapacak olursak, Y markasının şarkısı doğru dinleyiciye ulaşan ve onları etkileyebilen bir şarkıya dönüşüyor, X markası ise “herkese hitap etmeye çalışan” ama yalnızca yüzeyde kalmış bir melodi gibi kalıyor.
Müziğin Notalarından Dijital Mesajınıza: Hedef Kitlenize Ulaşmanın Yolları
Tıpkı bir şarkıyı doğru notalarla inşa etmek gibi, dijital mesajlarınızı doğru ton, dil ve stratejiyle oluşturmak gereklidir. Müzik prodüksiyonundaki her bir enstrüman, şarkının genel hissini ve mesajını oluşturur; dijital pazarlamada da her bir unsur; içerik, görseller, dil, renkler ve ton hedef kitlenin algısını şekillendirir. Markaların hedef kitlesine ulaşabilmesi için, bu unsurların ahenkli bir şekilde birleştirilmesi gerekir.
Stratejiye Dayalı Müzik Yapımı ve Dijital Pazarlama: İzlenebilecek Yollar
Her müzik parçasının bir yapısı vardır; çok ama çok basitçe anlatmak gerekirse radio-firendly dediğimiz yapıda bir şarkı; intro (giriş), verse (ilk sözler), bridge (nakarat öncesi geçiş bölümü) ve nakarat bölümlerinden oluştur. Bu yapının bir benzerini dijital pazarlama stratejileri için de düşünmek mümkün. Bir marka dijital stratejisini tasarlarken, içerik ve mesajı hedef kitleye doğru bir şekilde iletmek için bir yol haritası oluşturmalıdır. Bu yol haritası, hedef belirleme, içerik oluşturma, dağıtım ve analiz aşamalarını içermelidir. Her aşama, bir müzik parçasının doğru notalarla birleştirilmesi gibi, birbirini tamamlayan ve tüm süreci optimize eden bir yapı oluşturur.

Müzikal Yaratıcılık ve Dijital İçerik Üretimi
Bir eserin yaratım süreci ile dijital içerik üretme arasındaki ilişki, büyük ölçüde yaratıcı sürecin özüdür. Müzik üretiminde her enstrüman farklı bir renk, bir anlam taşır ve parçanın tamamında uyumlu bir şekilde yer alır. Aynı şekilde, dijital içerik üretiminde de her unsuru dikkatle seçmek gerekir. Görseller, metinler, videolar, grafikler ve sosyal medya paylaşımları hepsi markanın mesajını doğru şekilde iletmek için dikkatlice planlanmalıdır. Müzik prodüksiyonundaki gibi, içerik de hedef kitlenin duygusal tepkisini uyandırmayı amaçlar. Bir markanın dijitaldeki yaratıcı süreci, her bileşenin amacına uygun bir şekilde uyum içinde çalışmasıyla başarılı olur.
Markanın Sesini Bulmak: Dijital Stratejinin Tonu
Müzik prodüksiyonunda olduğu gibi, dijital pazarlama stratejisinde de ton büyük önem taşır, bu da duygusal bir bağ kurmayı sağlar. Dijitalde ise markaların doğru ses tonunu seçmesi, mesajlarını daha etkili bir şekilde iletmelerine olanak tanır. Bu ton, markanın kişiliğini yansıtır ve hedef kitlesine nasıl hitap edeceğini belirler. Örneğin, enerjik ve dinamik bir markanın sosyal medya dili de buna uygun, canlı ve genç bir tonla şekillendirilmelidir. Bir marka, hedef kitlesine uygun olmayan bir ses tonu kullanırsa, markanın güvenilirliği ve erişilebilirliği zayıflar.
İleriye Dönük Başarı için Sürekli Gelişim
Müzik dünyasında olduğu gibi, dijital pazarlamada da başarı sürekli bir gelişim gerektirir. Bir müzikal proje başlatıldıktan sonra, şarkılarla ilgili geri bildirimler alınır ve bu geri bildirimler doğrultusunda iyileştirmeler yapılır. Benzer şekilde, dijital pazarlama kampanyalarında da yapılan her aşama, analiz edilip optimize edilmelidir. Hedef kitlenin nasıl tepki verdiği, hangi içeriklerin daha fazla etkileşim aldığı gibi veriler ışığında strateji sürekli olarak gözden geçirilmelidir. Sürekli gelişim, markaların dijital dünyada uzun vadeli başarısını garantiler.
Dijital Pazarlamada Markalar İçin Enstrüman Seçimi
Dijital pazarlama, bir orkestranın çeşitli enstrümanları gibi farklı platformlar ve araçlar kullanmayı gerektirir. Her enstrüman, müziğin genel hissini yaratırken, dijitalde de farklı araçlar ve platformlar, markanın stratejisini şekillendirir. Bir sosyal medya platformu, kullanıcılarıyla daha kişisel bir ilişki kurmak için kullanılabilirken; Google reklamları ya da SEO çalışmaları kitlesine daha geniş bir şekilde ulaşmayı sağlar. Hangi platformu, hangi araçla kullanacağınız tamamen markanızın hedeflerine ve stratejisine bağlıdır. Bu kararlar, enstrüman seçimleri gibi, dikkatle yapılmalıdır.
Doğru Enstrümanları Seçerek Dijital Varlığınızı Güçlendirin
Sonuç olarak, müzikle dijital pazarlama arasındaki en güçlü bağlardan biri, her ikisinin de stratejiye dayalı yaratıcı bir süreç gerektirmesidir. Her iki alanda da başarı, doğru araçların doğru şekilde bir araya getirilmesine bağlıdır. Markaların dijital stratejilerinde de tıpkı müzikte olduğu gibi, uyumlu bir yapı kurarak doğru kitleye hitap etmesi, başarılı bir dijital varlık yaratmanın temelini atar.
Peki ya Deneysellik?
Deneysel yaklaşımlar, dijital pazarlama stratejilerinde genellikle büyük bir risk taşır. Ancak, doğru bir şekilde yapıldığında ve hedef kitlenin beklentilerine uygun bir biçimde sunulduğunda, başarı çok daha büyük olabilir. Müzikte olduğu gibi, bazen alışılmadık bir melodi ya da sıra dışı bir düzenleme dinleyiciyi beklenmedik bir şekilde etkileyebilir. Dijital dünyada da markalar, sınırları zorlayarak yeni ve yaratıcı stratejiler denediğinde, beklenmedik bir başarı yakalayabilirler. Ancak bu tür risklerin, doğru analiz ve hedefleme ile dengelenmesi gerektiğini unutmamak önemlidir.
Ee bu kadar müzik konuştuk… Meraklısına;
Bence Türkiye’de yapılmış en deneysel ve etkileyici işlerden biri olan 1998 yılında yayımlanan Concerto of Bağlama, her dinlediğimde beni büyülüyor. Arif Sağ, Erol Parlak ve Erdal Erzincan’ın oluşturduğu bu muazzam trioya, The İstanbul State Symphony Orchestra'nın eşliğinde Betin Güneş'in şefliğinde ve Cengiz Özdemir'in düzenlemeleriyle hayat verilmiş. Gerçekten unutulmaması gereken bir çalışma. Albümün Spotify linkini aşağıya bırakıyorum; (“Yandım Şeker” favorim.)